Ayşegül SERT


Modern insanın kimlik arayışı

Bilgiye, özgürlüğe ve sınırsız seçeneğe sahip olduğunu düşünen modern insan, belki de tarihin hiçbir döneminde bu kadar yönsüz ve kimliksiz hissetmemişti.


“Kendin ol” derken, “herkes gibi” olmak zorunda kalmak

Modern insan, bir yandan “kendin ol” sloganlarıyla büyütülüyor, öte yandan “herkes gibi” olmaya zorlanıyor.
Kendilik, bireysellik ve özgürlük kavramları; markaların reklam afişlerinde parlayan, ama hayatın gerçeğinde giderek silikleşen süslü kelimelere dönüştü.
Artık çağ, insana kim olduğunu değil, nasıl görünmesi gerektiğini söylüyor.
Kıyafetinden konuşma tarzına, kahve tercihlerinden sosyal medya paylaşımlarına kadar her şey bir “imaj yönetimi” hâline geldi.
Kendimizi anlatmaktan çok, “kendimizi pazarlamayı” öğrendik.

Filtreli duygular, görünmez benlikler

Bugün insanlar duygularını bile “hikâye” formatında yaşıyor.
Sevinçleri, üzüntüleri, hatta yalnızlıkları bile filtreli bir vitrin aracılığıyla sergileniyor.
Ama bu görünürlük bolluğunun içinde insanın kendisi görünmez hâle geliyor.
Kimliğimiz, etiketlerin, takipçi sayılarının ve trendlerin arasında eriyor.
Gerçek benliğimiz, onay almak için giydiğimiz sahte kostümlerin ardında kayboluyor.
Modern insan, dış dünyanın gürültüsü içinde artık kendi iç sesini duyamaz durumda.

Kimlik: Aynada değil, içte

Oysa kimlik; başkalarının gözüyle değil, insanın kendi iç aynasında şekillenir.
Kendini tanımak; sessizliğe, yalnızlığa ve sorgulamaya cesaret etmekle mümkündür.
Modern insanın en büyük özgürlüğü, kalabalığın dayattığı kalıplardan sıyrılıp kendi anlamını yaratabilme gücüdür.
Çünkü kimlik bulunmaz; inşa edilir.
Ve o inşa süreci, modaların, trendlerin, popüler fikirlerin değil, insanın kalbinin ve aklının ortak emeğidir.

Sıfır kilometre bir hayat mümkün mü?

Evet, mümkün. Ama bunun için önce durmak, sonra kendini duymayı öğrenmek gerekir.
Ne istiyorum? Ne beni gerçekten mutlu eder? Ben kimim, kim olmak istiyorum?
Bu soruların cevabını bulmadan yola çıkan herkes, bir başkasının rotasında kaybolur.
Sıfır kilometre bir hayat kusursuz değildir ama sahicidir.
Kusurlarına, hatalarına, yaralarına rağmen sana aittir. Ve senin olduğun için değerlidir.

Cesaret: Kopya değil, orijinal olmak

Belki de en büyük cesaret, başkası olmaya çalışmaktan vazgeçmektir.
Kendi yolunu, kendi ritmini bulmak; kimin ne dediğini umursamadan kalbinin sesini duyabilmektir.
İkinci el bir hayat yaşamak kolaydır, çünkü orada başkalarının onayı vardır.
Ama kendi hayatını yaşamak cesaret ister-çünkü orada sadece sen varsın.
O yüzden başkalarının izinden gitmek yerine, kendi izini bırak.
Kopya değil, orijinal ol.

Unutma: Gerçek mutluluk, başkalarının kalıbına sığmakta değil, kendi hayatının kumaşını kendin dokumaktadır.
Ve işte o zaman, ikinci el bir hayatı değil, kendine ait sıfır kilometre bir hayatı yaşamış olursun.